Muhtemelen öyle bir şey vardır, hattâ A’dan Z’ye kadar sayılabilecek birçok nokta vardır. Yerleri ise hiç de öyle muamma filan değildir. Aşağı yukarı on beş-yirmi santimetre karelik bir alandan bahsediyoruz. Bulması ne kadar zor olabilir?
Buradaki sorun maalesef Freud’dan kaynaklanıyor. Kadın cinselliği hakkında pek az şey bilen üstad, eğer “Klitoris orgazmı ergen kızlara, vajina orgazmı yetişkin kadınlara özgüdür,” benzeri bir cevher yumurtlamasa, bu “G” noktası muamması ile hiç uğraşmayacaktık. Nitekim 1960’lardan başlayarak feministler Freud’dan bu saçmanın hesabını (biraz da belden aşağıya vurarak) tekrar tekrar sordular. Haksız da değillerdi: Orgazmın şusu busu olur mu? Her kadın için farklılıklar gösterse de, cinsel uyarılmaya duyarlı bölgenin yeri, boyutları, sınırları belli. Belirli noktalarda sinir uçları daha yoğun olabilir (nitekim klitoris böyle bir bölgedir). Vajinanın içinde de mutlaka böyle noktalar vardır; kadından kadına da yerleri, duyarlılıkları farklılık gösterebilir. Ama her şeyi “bir”e indirgemeye meraklı erkek düşüncesi de hemen bu noktaların sayısını bire düşürüp vajinanın içinde esrarlı bir yere yerleştirdi. Ondan sonra gelsin “G” noktası safarileri… Eğer ille de “bir” nokta arıyorsak klitorisin günahı neydi diye sorabilirsiniz. Onun çok ağır bir günahı var: Bir erkeğe ve bir penise gerek bırakmıyor. O yüzden de klitorisi unutup onu esrarengiz bir “G” noktası ile ikame etmek modern erkek düşüncesinin temeli oldu yıllar boyunca (hâlâ da sürüyor olabilir). Oysa Fransız feminist/psikanalist Luce Irigaray’ı dinleyecek olursak, kadın cinselliği erkek cinselliğinden farklıdır; erkek cinselliği daima “bir” (yani penis) çevresinde kurulur, ama kadın cinselliği “çok”tur. Nokta da yalnızca “G” değil, bir sürüdür, bulmak için ise aramaya bile gerek yoktur.
aser - tel lütfen verin...